Hakkımda

Yurdagül Ağca

Ben, Atatürk Kız Enstitüsünde giyim bölümü eğitimi alıp senelerce dikiş diktim. Ama resim içimde bir yerlerde daima vardı. Bir arayış içindeyken tesadüfle karşıma çıkan fırsat, bana ressam olmanın yolunu açtı. Tuvale, duvara, kağıda resim yaparken bir tohumla başlayan kabak tuvalim oldu.

Her insanın hayatında tesadüf gibi görünen ama aslında kaderin ince ince işlediği anlar vardır. Benim için su kabakları ile tanışmak tam böyle bir andı. Daha önce çok sevdiğim resim sanatının içinde oldum.

Çaytepe Yason Bölgesinde toprakla uğraşmaya başladım. Arkadaşımdan aldığım bir kabak tohumunu ektim. Onun gün be gün yeşermesi, yanındaki ağaçlara hızla tırmanıp çiçekler ve arkasından şu kabakların oluşumunu izledim. Bir anda benim tuvalim kabak dedim. Araştırdım dalında iyice kurumadan kahverengileşmeden alınmayacağını öğrendim. Deneyip kah kırarak kah bozarak işlemeye başladım. En zoru kestikten sonra içini temizlemekti. Burada da eşim yardımcı oldu, içlerini o temizledi. Üzerine model çizip bazen boyayarak bazen de kendi doğal rengi üzerine delme yaparak desen yaparken aramızda bir bağ kurulduğumu hissettim. Su kabakları artık benim için sadece malzeme değil, kendimi ifade etmenin en doğal hali oldu.

Bu sanat dalıyla tanışmak beni hem içsel hem de sanatsal bir keşif yolculuğuna çıkardı. Artık her kabağa dokunduğumda başka dünyalarda yaşamaya başlıyorum.